İngiltere, sağlık hizmetleri açısından birçok yenilikçi politika ve uygulama ile bilinse de, son zamanlarda dikkat çeken bir sorunla karşı karşıya kalmış durumda. Görünüşe göre, ölüm döngüsü haline gelmiş bir bekleyiş süreci, hastaların yaşam mücadelesi verdiği bir ortam yaratıyor. Yüzlerce hasta, hayati öneme sahip tedavi yöntemleri için sırada beklerken, bu durum ülkenin sağlık sisteminde ciddi bir kriz olduğuna işaret ediyor.
İngiltere'deki sağlık hizmetleri, otonom bir yapı içerisindeki National Health Service (NHS) tarafından yönetilmektedir. Fakat, son yıllarda yaşanan mali kesintiler, personel yetersizliği ve düzenli olarak artan hasta sayısı, sistemin işleyişini olumsuz etkiledi. Bu duruma ek olarak, COVID-19 salgını sonrası ortaya çıkan yoğunluk, mevcut sorunları daha da derinleştirdi. Hastalar, yaşamsal tedaviler için beklemek zorunda kalırken, birçoğunun durumu giderek kötüleşiyor. Bu durum, sağlık sisteminin göz ardı edilemeyecek bir krizle yüzleşmesine neden oluyor.
Jeopolitik belirsizlikler, sağlık bütçesindeki kısıtlamalar ve personel yetersizliği, İngiltere'deki sağlık sisteminin zayıf noktalarını sergilemekte. Örneğin, bazı hastaneler, yoğun bakım ünitelerinde yeterli sayıda personel bulamadıkları için, hayati tedavi bekleyen hastaları başka hastanelere yönlendirmek durumunda kalıyor. Ancak, bu hastaneler de benzer bir kalabalıkla karşı karşıya kalınca, tedavi için bekleyenlerin sayısı artıyor.
Başka bir bölgedeki hastaneden rapor edilenler, gözler önüne serilen acı gerçekleri ortaya koyuyor. Sarah, 68 yaşında bir kanser hastası, uzun süredir tedavi bekliyor. Tedavi için uygun bir randevu almakta güçlük çeken Sarah, 'Hayatımın her günü ölüm korkusuyla geçiyor' diye kaydediyor. Bunun dışında, birçok doktor ve hemşire, yoğun bir tempoda çalışarak hastaları kurtarmaya çabalıyor. Fakat bu çaba, hasta sayısının artmasıyla birlikte yeterli olmuyor.
Sağlık Bakanlığı, çözüm üretebilmek adına bazı girişimlerde bulunsa da, bu çözüm önerilerinin etkinliği sorgulanıyor. Örneğin, özel hastanelerle iş birliği yolları aranıyor, ancak bu yöntemlerin de etkinliği tartışma konusu. Zira, özel hastaneler için ödenecek miktarlar, NHS’nin sıklıkla yaşadığı bütçe sorunlarına ekleniyor. Sonuç olarak, sistemde köklü değişikliklerin gerekliliği net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Fakat, bu karamsar tabloya karşılık, bazı umut verici gelişmeler de yaşanıyor. Yerel halk, tarama ve erken teşhis için sağlık kuruluşlarıyla iş birlikleri yaparak durumlarını iyileştirmeye çalışıyor. Toplumda gelişen destek grupları, hastaların birbirleriyle dayanışmasını artırmakta ve bu durum, bu tür zorlu süreçlerin üstesinden gelmek için toplumsal bir dayanışma örneği sergilemekte. Ayrıca, sağlık alanındaki STK'lar ise, bu sıralarda tedavi bekleyen hastalara destek olmak için çeşitli projeler geliştirmeye çalışıyor.
Sonuç olarak, İngiltere'de ölüm sırası bekleyen yüzlerce hastanın yaşadığı bu durum, ülkenin sağlık sistemindeki ciddi sorunları gözler önüne seriyor. Her ne kadar bazı iyileştirmelere yönelik adımlar atılsa da, mevcut durum, toplumda derin bir tartışma ve eylem call to action'ı gerektiren bir kriz olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Her bireyin sağlık hakkının güvence altına alınması, bu sistemin temel prensiplerinden biri olmalı ve bu kriz durumu, güçlü kolektif bir eylem gerektiriyor.